Adaylar Bakır A.Ş. yüksek iletkenlikli oksijensiz bakır filmaşin üretimi yapmaktadır. Üretim aşamalarının her kademesi konusunda yetkin ve etkin personelimizin gözetimi altında gerçekleşmektedir.

BAKIRIN TARİHÇESİ

Bakır insanoğlunun tarihinde uzunca bir süredir var olan , tüm medeniyetlerin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde önemli rol oynayan en önemli madenlerden biridir. Bugün bile alternatifleri bulunmuş olmasına rağmen kullanımı azalmamış aksine giderek artmıştır. Oysa ki insanlar bakırın varlığı tunç çağından beri bilmektedirler.

Taş devrinde insanlar el alteleri yapmaya başladıklarında çevrelerinde doğa tarafından şekillendirilmiş nesneleri kullandılar. Örtünme, barınma ihtiyaçlarını daima çevrelerinden topladıkları nesnelerle yapmaktaydılar. Taşların özelliklerini öğrenip, onların şekilllerini değiştirdiler, yonttular, cilaladılar ve günlük işlerinde hatta savaşlarında kullandılar. Ateşin yaygın bir biçimde kullanılmasıyla en yaygın içgüdümüz olan bir şeyleri ateşe atma ve yakma denemelerimiz mi bilinmez ama tarih öncesinde yaygın bulunan melahit cevherinin (bakır karbonat=yeşil renkli süs eşyası yapımında kullanılan en eski cevher) yandığında altın benzeri bir madenin ortaya çıkmasıyla bakır keşfedilmiştir.

M.Ö. 5000 yıllarında insanoğlu bu cevheri taşlık, çorak arazilerde geniş alanlara yayılmış şekilde buldular ve onu yakarak içinden bakır cevherini ayırmaya, bakıra şekil verip, ateşi kullanarak onu kullanmaya başladılar.Çivril ilçemizde yapılan kazı sonuçlarında elde edilen bakır ev aletlerine bakarak anlayabiliyoruz ki o yıllarda bile insanlar bu madeni çok iyi şekilde kullanabilmişlerdir.Zamanla yerküre üzerinde kolay erişilebilir oksitli cevherler azalmaya başladığında madenler inşa edilmeye, volkanik hareketlerle yüzeye taşınan sülfürlü cevherler işlenmeye başladı. İnsanlar bakırı bronza çevirip bugün bile kullandığımız haline getirip binlerce yıl kullandılar. Gelişen metalürjik tekniklerle demirin fırınlarda işlenmesi ile savaş aletleri ve gündelik ağır işler için demir kullanılmaya başlandığında artık bakır için dinlenme zamanı gelmişti.Ta ki bildiğimiz dünyamızın şekillendiği 17 Yüzyıla, sanayi devriminin gerçekleşmesine kadar. Aslında devrim, bir çok araştırmacı bilim adamının katkılarını kabul etmeden önce, tarımsal gereçlerin faydalarının artmasıyla başlamıştır. Artan nüfus savaşları, savaşlar yağmaları, yağmalardan elde edilen ganimetler ve altınlarda araştırmaları tetiklemiştir. İngilizlerin bu sanayileşmeyi en önde götüren ülkelerden biri olmasının nedenleri arasında Plessey savaşıyla Hindistan’dan getirdikleri Babür imparatorluğunun altınlarıdır. Sanayileşen Avrupa sömürgeler kurmaya, kurdukları sömürgelerin kaynaklarını ülkelerinde işleyip tekrar sömürgelerine geri satmaya başlamıştı. Gelişen dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu daha fazla güç daha fazla iş gücü sömürgelerden gelen kölelerle karşılanmasına rağmen aranan gerçek güç 1763 yılında James Watt ilk buharlı makineyi yapmasıyla bulunmuştu. Lokomotifler, buharlı gemiler dünyayı turlamaya başlamıştı fakat, hala bir şeyler eksikti… 16 yy dan beri gizemli bir fiziksel olay kendisini kimyasal reaksiyonlarda, gökyüzü olaylarında göstermekte idi. Neredeyse iki yüzyıl boyunca dünya üzerindeki araştırmacılar bu olayları araştırmış, elektrik ve manyetizma düzinelerce kitabın içerisinde anlatılan bilimsel makalelerde yerini almıştı. Elektriksel olaylar bilinmesine karşın henüz kimsenin ortak faydasına sunulamıyordu. Ta ki Michael Faraday 1831 de bir buhar makinesinin şaftına bağladığı bakır plakayı, bir mıknatısın yarattığı manyetik alan içinde döndürerek elektriği üretmesine kadar. İşte bu bilinen tarihin ilk jeneratörü idi ve ürettiği elektrik Voltanın 1794 de yaptığı çinko ve gümüş elektrotlu, elektroliti tuzlu su olan pilinden daha çok şaşırtmıştı. Çünkü elektrik artık kimyasal değişikliklerden değil, mekanik güçten sonsuz bir devinimle kazanılmakta idi. Ancak 1831 yılı gerçek anlamda sanayinin var oluşunun ilk yılı olacağa benziyordu. Joseph Henry aynı yıl, Faradayın yaptığı deney elemanlarını kullanarak, bu sefer manyetik alan içerisinden elektrik akımı geçirerek elektrik motorunu keşfetti. Bu iki keşif şu an sanayileşmiş toplumumuzda fabrikaların, gündelik gereçlerimizin çoğunun temel prensiplerini teşkil etmektedir. Nikola Tesla 1883 de tesla bobinin icat ederek elektriğin uzun mesafelere daha az kayıpla taşınmasını sağlayarak hidro elektrik santrallerinin gelişmesine, şehirlerde mahallelerde trafo sistemi kurularak her tarafı saran elektrik kablosu kabusunun sona ermesine yardımcı olmuştur. Elektriğin bulunması, kullanılabilmesi ve iletilebilmesi adına gerçekleşen tüm bu araştırmalarda başrolde her zaman bakır olmuştur. Bakır ve elektrik her zaman birlikte anılmıştır. Gün geçtikçe daha çok sanayileşen toplumlar, büyük savaşlar, yeniden inşalar sürecinde elektrikli aletleri kullanarak gelişmeye devam etmiştir.Günümüze gelindiğinde elektriksiz bir gün dahi geçirmek mümkün olmamaktadır. Yılda 13 milyon ton üretilen bakır, alüminyum ve fiber optiklerle çeşitli alanları paylaşmış olsa da önümüzdeki 60 yıl boyunca madenlerden çıkarılmaya devam edecek gibi gözükmektedir.

Adaylar Bakır Entegre Tesisleri
Adaylar Bakır Entegre Tesisleri